9 Mayıs 2012 Çarşamba

Çizgisiz Kiyat-2

Mutlu olmak için elimden geleni yaparken geçmişe dair salakça bir şey küçücük bir mutluluk için sarf ettiğim çabanın yanında mutsuzluğu hiç çaba sarf etmeden önüme seriyor. Mutsuzluklar öyle küçük ve kısa olmuyor ama mutluluklar onun yanında çük gibi kalıyor. Böyle yazılara da çük hiç yakışmıyor aslında. Gerçi çük hiçbir yere yakışmıyor. Ha ne diyoduk? Mutluluklar kısa, mutsuzluklar uzun. Mutluluklar nokta, mutsuzluklar virgül. Hatta mutluluk nokta, mutsuzluklar virgül. Bilmem anlatabildim mi?

Tüm bu karmaşanın içinde bir de insanları iyi ya da kötü diye sınıflandırma çabam da takdire şayan. Duyguların mı düşüncelerin mi davranışların mı bu sınıflandırmada en yüksek rolü oynadığını hâlâ anlamış değilim. Oysa kendimi usta bir sınıflandırmacı olarak tanımlayabilirim. Ön yargıdan biraz farklı herhâlde yaptığım. Sanırım çok farklı. Ön yargı önceden oluyorsa benimkisi biraz orta yargı gibi. Orta da ne kadar güzel bir kelime. İki uç noktada tanımlayamadığın her şeyin sonunda sığınabildiğin güzel sözcük. Kahveniz sade mi, şekerli mi? Orta. Sınavın nasıldı, iyi mi, kötü mü? Orta. Alex. Orta. Tamam yok bi şey.