5 Ocak 2011 Çarşamba

Duygu ölçer




















Duygular derinmiş. Ben bilmiyorum derinliğini. Sadece duyduğum için söylüyorum. Ölçülebilir mi, onu da bilmiyorum ama duydum ki ölçülüyormuş. Zamanın birinde bir marangoz yaşıyormuş. Küçük atölyesinde kendi yağında kavruluyormuş. Bu işi sadece sevdiği için yapıyormuş. Belki bir Pinokyo yaratmıyormuş ama ortaya çok güzel şeyler çıkartıyormuş. Bir gün tam dükkânını kapatmak üzereyken bir kadın girmiş içeri. Marangoz kadının gözlerinin içine bakmış ve “Buyurun.” demiş. Kadın “Sizden bir şey yapmanızı istiyorum fakat kimsede olmayan bir şey yapmanızı istiyorum, ne olduğu önemli değil, bu dünyada yalnız bende olsun ve bir başkası tarafından asla taklit edilemesin yeter.” demiş. Marangoz ne diyeceğini bilememiş, kadının ondan beklediğinin aksine sorular sormamış ve kabul etmiş. Marangoz 21 gün sonra kadına gelip emanetini alabileceğini söylemiş. Kadın biraz da hayretler içerisinde kalarak oradan ayrılmış. Marangoz o gece rüyasında bir çocuk görmüş. Çocuk, gülüyormuş ve gülerken bir anda sebepsiz yere ağlıyormuş, ağlaması bittikten sonra yüzüne şaşkın bir ifade geliyor, o da geçince bir köşeye oturup somurtuyormuş. Marangoz o anda uyanmış ve “Duygu ölçer” demiş kendi kendine. Evet, kadına duygu ölçer yapmaya karar vermiş o an. Marangoz hemen yatağından çıkmış ve atölyesine gitmiş. Duygu ölçerin şeklini kabataslak çizmiş bir kâğıda ve hemen yapmaya başlamış. Sabaha karşı üzerinde pek de uğraşmadığı duygu ölçerin maddî yönünü bitirmiş. Sıra ona duyguları yüklemeye gelmiş ve kafasında şöyle bir plan yapmış. Her gün bir duyguyu farklı düzeylerde yaşamak için kendine hikâyeler yazıp bu hikâyelerde baş rol oynaması gerektiğine inanmış. İlk günkü duygusu sevinç imiş. Marangoz, kendine 3 hikâye yazmış. İlkinin sonucunda az sevinmiş. İkincisinde orta. Üçüncüsünde çok… ve tüm bu duygularını kaydetmiş. İkinci gün kıvanç, üçüncü gün heyecan duygularını kaydeden marangoz 21. güne geldiğinde son olarak korku duygusunu kaydetmiş alete. 21 günün sonunda kadın akşam saatlerine doğru atölyeden içeri girmiş. Marangoz ona aleti uzatmış. Alet kalp şeklinde bir tahta parçasından ibaretmiş ve üzerinde rakamlar ve harfler mevcutmuş. Kadın “Bu da ne demiş?” Marangoz ona bunun bir duygu ölçer olduğunu söylemiş. Kadın çok beğenmiş aleti. Adama yüklü bir miktarda bir para bırakıp ayrılmış oradan. Giderken yolda hoşlandığı ve onun da kendisinden hoşlandığını düşündüğü arkadaşının dükkânına girmiş. Onunla konuşurken hemen aleti çıkarmış ve duygunun aşk ve en yüksek seviyede olduğunu görmüş. Sevinmiş içten içe. O anda sevinç duygusunun da en yüksek seviyede olduğunu görmüş. Şaşırmış ve ardından şaşkınlık duygusu da en yüksek seviyeye gelmiş. Durumu anlamış ve üzülmüş. Ne yazık ki o an üzüntü duygusu da en yüksek seviyeye gelmiş. Hemen marangoza geri gitmiş. “Bu benim ne işime yaracak ki? Bana kendi duygularımı söyleyip duruyor.” demiş. Marangoz içini çekmiş ve kadına şöyle demiş:”Kendi duygularının farkında olan kişiler karşılarındaki insanlara nasıl yaklaşması gerektiğini bilen kişilerdir. Kişi, önce kendi duygularının farkında olmalı ki, çevresindeki duyguları kendi duygularıyla harmanlayıp içine sindirebilmeli ve unutmayın ki duygularınız bu dünyada sadece sizde var, başkasında yok.”